
Günümüz Türkiye’sinde ki problemlerden biriside eleman ihtiyacıdır. Eğitim sistemimizin, gençleri tembelliğe ittiği ve hepsininde mahalle baskısı dediğimiz etken ile masa başı tabiri edilen kolay, fiziksel çalışmanın az olduğu işlere sevk edildikleri aşikardır.
Piyasaya baktığımızda Büro Yönetimi, Sekreterlik, Ofis elemanı gibi ihtiyaçların az olduğunu ama imalat ve inşaat sektörleri başta olmak üzere fiziksel çalışmanın ön plana çıktığı sektörlerde eleman ihtiyacının fazla olduğu görülmektedir.
İŞKUR’un yapmış olduğu analiz ve sonucuna göre “Türkiye’de yaklaşık 330 bin kişilik açık iş var. Bunun en önemli nedeni mesleki beceri ve tecrübe eksikliği.” İŞKUR bile bu konu hakkında bir rapor hazırlamışken, bizim “Günümüzde Eleman İhtiyacı” var diye avazımızın çıktığı kadar bağırmamız işin önemini ve vehametini göstermektedir.
Eğitim politikamızda ki hatalardan dolayı yeni yetişen gençlerimizin hepsi masa başı dediğimiz işlere yönlendiriliyor. Tembel, oturan bir nesil yetişiyor. Oysa ki babalarımızın, dedelerimizin zamanında öyle miydi? Evden okula, okuldan işe giden bir nesildi onların ki. Maalesef o günleri arar olduk. Gerçek ustalar o zamanlar da yetişiyordu. Şimdi ki zamanda yetişen ve ustayım diye piyasaya çıkanlar işin mutfağını bilmeden piyasaya çıkıyorlar. Ustalık, sadece işi bilmekle olmaz, iş ahlakını bilen, işine saygı duymasını bilen, müşteriyi nimet olarak görenlere denir.
Hata Gençlerimizde Değil
Ben, hiç bir zaman hatayı gençlerde bulmadım. Çünkü onların hiç bir suçu yok, sistem gençlerimizi tabiri caizse körleştirdi. Biz Baba, Anne ve büyükleri olarak gençlerimizi ezdirmemeye uğraştık. Zamanında bir mesleği öğrenmek ve usta olmak için geçen süreçte yaşadığımız eziyetleri, evlatlarımız yaşamasın diye onları hep yanlış öğütledik. “Aman oğlum oku, Oku da adam ol” diyerek. Adamlığı okumaya şartladık. Ve sonuç, literatürde başarılı ve saha da başarısız insanlar…
Tabi ki çocuklarımız okuyacak, okuyacak ki aldıkları eğitimler ile global piyasa da geri kalmayacaklar. Ancak okurken de daha küçük yaşta iş hayatına da adapte olacaklar. Eskiden babalar çocuklarını bir ustanın yanına götürür ve “usta, bu çocuk sana emanet, Eti senin kemiği benim” diyerek bir işe verirlermiş. İşte biz ne zaman bu sözü unuttuk, o günden sonra piyasada usta yetişmez oldu.
Ustayım Demekle, Usta Olunmaz
Her zaman söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim. USTAYIM DEMEKLE, USTA OLUNMAZ. Günümüz ustalarına bakıyorum, hepsi USTA, Toz kondurmuyorlar… Ama için kalitesi ve iş sonlandırması hiç öyle demiyor.
Maalesef, Suriyeliler Gerçeği
Eğer ki Suriyeliler ülkemize gelmeseydi, şu anda biz Avrupa’da olduğu gibi fiziksel güç isteyen işlerde çalıştıracak eleman arıyor olacaktık. Etrafımıza baktığımız da bizim gençlerimizin ne kadar küçümseyerek baktığı işlerde (Tamirci, Çöpcü, Amele, İnşaat İşçisi, Hammal v.s.) hep Suriyeliler çalışıyor. Her hangi bir gencimizi sorsak oto tamircisi olur musun diye? vereceği karşılık %90 “Yoook yaaa ne oto tamircisi, soğukta kim arabanın altına yatarak bakacak, yağ kir içinde. Ben masa başı, 8-5 saati belli bir işte çalışırım, memur olurum, mühendis yada doktor olacağım diye cevap verir.
Ne yazık ki bu ülkenin oto tamircisine de, İklimlendirme ustasına da, Çöpcüsüne de, Berberine de, Davulcusuna da, Hamalına da, inşaat da kum taşıyacak amelesine de ihtiyacı var. Herkesin mühendis, herkesin doktor, herkesin öğretmen olmasına gerek yok.
8 yaşında çok küçük yaşta babamın yanında yetişmiş ve ticarete atılmış birisi olarak, İYİ Kİ o yaşlarda hem okuyup hem çalışmışım. Aslında o zamanlar zoruma gitmez değildi. Okuldan çıktıktan sonra direk iş yerine giderdim. Arkadaşlarım ise oyun salonlarına, maça, gezmeye giderlerdi. İçimde hep onlar gibi gezmek ve eğlenmek gelirdi ama çalışmak zorundaydım. Çünkü babam bir esnaftı ve iş yerinde elemana ihtiyacı vardı. Şimdilerde ise Babama sürekli dua ediyorum. Çünkü o zamanki arkadaşlarım şimdi yana yana iş ararken ya da asgari ücretle çalışırken, ben kendi işimin sahibiyim ve onlara göre daha rahat bir hayat yaşıyorum diyebilirim. Bunu kendimi övmek için kesinlikle yazmıyorum, tek sebebim var; Gençlere bir şeyler öğretmek…
Temennim odur ki en kısa sürede evlatlarımızı güvenle göndereceğimiz çıraklık merkezlerinin ve meslek öğrenecekleri talimhanelerin sayısının artmasıdır. Hükümetimiz bu konuda gençleri mesleklere yönlendirecek, onları iyi bir usta haline getirerek, BU ÜLKEYE ÜRETİM YAPACAK, BİR ŞEYLER KATACAK güzel bir sistem geliştirir.